Yılbaşı Organizasyonumuz

Global Catering’de Kariyer

Üretim, pazarlama ve servis ekibimiz ile bir aile olmanın mutluluğunu yaşayarak ekibimize katılmak ister misiniz?

İş Başvurusu
Teklif Alın

Tüm gıda ihtiyaçlarınız için firmamızdan teklif alarak güvenilir ve profesyonel hizmet alabilirsiniz.

Teklif Formu

Firmamızdan Haberler

Sektörün ihtiyaçlarını karşılamak adına sürekli kendimizi geliştirmekteyiz. Yeni çalışmaya başladığımız çözüm ortakları ve menülerimiz sizlerle.

Tüm haberler

Mutlu eden besinler bilimsel olarak kanıtlandı

Yemek başlı başına bir mutluluk kaynağı sayılsa da, bizi asıl mutlu eden oburca, her şeyden yemek değildir. Sözünü ettiğimiz daha ziyade vücudunuzda yaptığı hormonal ya da biyokimyasal etkilerle size kendinizi iyi hissettiren besinlerden yemek! Gerçekten de son yıllarda yapılan çok sayıda bilimsel araştırmayla, insanların özellikle bazı besin türlerini belli miktarlarda tükettiklerinde vücutlarında mutluluk veren hormonların arttığı ve o bireylerin de bu durumu gerçekten hissettiklerini ifade ettikleri tespit edildi.

Sütlü değil bitter çikolata mutlu ediyor

Yiyecekler ve beyin arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda bazı besin gruplarının, beyinde “mutluluk hormonu” olarak adlandırdığımız endorfinlerin artmasına neden olduğu saptanmış. Bu besinlerin başında çikolata geliyor. Yani arada tükettiğiniz küçük bir miktar bitter çikolata size kısa süreliğine de olsa mutluluğun kapısını açabiliyor. Peki neden sütlü değil de bitter? Çünkü endorfinlerin üretilmesi için çikolatadaki kakao miktarının yüksek olması gerekiyor. Öte yandan bizim gibi Akdeniz bölgesi insanlarında yaygın görülen süt şekerine karşı tahammülsüzlük (laktoz intoleransı) gibi durumlar nedeniyle, mutlu olayım derken sindirim sorunlarıyla karşı karşıya kalmak da bir ihtimal…

Mutluluğun anahtarı: Turşu ve kefir!

Sindirim sorunları demişken, bağırsaklarımızın metabolizmamız üzerinde çok önemli etkilere sahip olduğunu biliyoruz. Mikrobiyata dediğimiz bağırsak bakterilerinin doğal içeriğinde oluşabilecek değişiklikler, başta anksiyete ve depresyon olmak üzere pek çok duygudurum değişikliğiyle ilişkilendiriliyor. Bu nedenle bağırsak mikrobiyatamızın sağlıklı kalmasını destekleyen probiyotik gıdalar, aynı zamanda duygu dünyamızı da olumlu etkiliyorlar. Hollanda’da yapılan bir çalışmada, dört hafta süreyle probiyotik alan bireylerin ruh hallerinin olumlu etkilendiği ve kendilerini daha pozitif hissettikleri saptanmış. Bu durumda bağırsaklarımızın sağlıklı kalması için ev yapımı yoğurt, kefir, turşu ve sebze ağırlıklı beslenmek bizi mutlu edecektir dersek yanlış olmaz!

Somon, ceviz, yumurta…

Vücutta bazı vitamin ve minerallerin eksikliği önemli sağlık sorunlarına yol açarken bu durum, mutluluk veren hormonların yapımının azalmasına da sebep olarak ruh halimizi olumsuz etkileyebilir. Bu vitamin ve minerallerin başında beynimize anti-depresan ve mutluluk verici etkisi olan serotonin, dopamin ve endorfin hormonlarının üretiminde görev alan kalsiyum, folik asit, krom ve magnezyum gelir. Serotoninin ön maddesi triptofan aminoasidi yönünden zengin olan somon, ton balığı, sardalya balıklarının, tavuk ve hindi gibi kümes hayvanlarının, yumurta, ceviz, sığır ve kuzu etlerinin yanı sıra mercimek, nohut, bezelye gibi kuru baklagillerin mutlaka günlük diyetimizde yer alması gereklidir.

Süt, balık kadar değerli

Kalsiyumdan zengin süt ve yağsız yoğurt, aynı zamanda balık kadar değerli bir D vitamini kaynağıdır. Krom, folik asit ve magnezyumdan zengin gıdalar olarak sayabileceğimiz ıspanak, börülce, kuşkonmaz, brokoli ve Brüksel lahanası gibi kış sebzelerinin karanlık ve soğuk kış günlerinin yarattığı depresif havayı dağıtmaya yardımcı olduklarına kesin gözüyle bakabilirsiniz.

Çilek gibi kırmızı meyvelerle muzun da çikolata benzeri mutluluk verici etkisi olduğu ortaya çıkmış. Tabii meyve tüketiminde porsiyonu abartarak kan şekerinin aşırı yükselmesi ile yüzümüzde oluşan gülümsemenin yanıltıcı etkisine kapılmamak gerek. Kaju ve yer fıstığı, badem ve ceviz de her gün toplam bir avuç kadar tüketildiklerinde kendinizi zinde ve iyi hissetmenize yardımcı oluyorlar.

Mutsuzluğun ilacı 1 fincan kahve, bir top dondurma!

Japonya’da, İsveç’te ve ABD’de yapılan çalışmalardan çıkan ortak sonuçlara göre, kendinizi mutsuz ve bitkin hissettiğinizde, bir fincan kahvenin yanında bir parça bitter çikolata yemek, günde 2-3 fincan kadar bitki çayı içmek ya da bir top dondurmayı tadını çıkararak tüketmek kendinizi tekrar enerjik ve mutlu hissettirecek fırsatlardır!

Obezitenin yol açtığı 11 sağlık problemi

Tip 2 diyabet

Kilonuz fazlaysa, acıkıyorsanız, aç iken sinirli oluyorsanız, özellikle de yemekten 1-2 saat sonra uyku hali oluyorsa, altta yatan neden insülin direnci ya da Tip 2 diyabet olabilir. Yapılan araştırmalara göre; vücut kitle indeksi 30 olan hastaların yüzde 31.5’inde bozulmuş glukoz toleransı, kanda insülin yükselmesi (hiperinsulinizm) veya yüksek açlık kan şekeri mevcut. Bu nedenle zaman kaybetmeden açlık kan şekerinize ve açlık insülininize baktırmayı ihmal etmeyin. Hatta tokluk kan şekeri ve tokluk insülininize de baktırmanızda fayda var.

Uyku apnesi

Sabahları yorgun uyanıyor, gündüz aşırı uyku hali ve halsizlikten şikayet mi ediyorsunuz? Horlama sorununuz var mı? Uykudan boğulma hissi veya çarpıntıyla uyanıyor musunuz? Eşiniz uyurken nefesinizin durduğunu mu söylüyor? Dikkat eksikliği ve unutkanlık probleminiz de varsa, polisomnografi, bir başka deyişle uyku testi yaptırmanız çok önemli. Çünkü yapılan çalışmalara göre; obez hastalarının 10-20’sinde, uzun dönemde kalp damar hastalıklarına, hatta kalp krizine yol açabilen uyku apnesi görülüyor.

Hipertansiyon

Obez hastalarda trigliserid, total kolesterol ve kötü huylu kolesterol LDL düzeyleri yükselirken, iyi huylu kolesterol HDL düzeyi ise düşüyor. Bunun sonucunda da kan basıncı yükseliyor. Yapılan çalışmalarda, vücut kitle indeksi >25 olan kişilerde hipertansiyon gelişme riskinin 5,2 kat arttığı gösterilmiş. Alınan her 10 kilo koroner arter hastalığı riskini yüzde 12 oranında arttırıyor. Koroner arter hastalığı riskinin vücut kitle indeksi 30 kg/m2 olan kadınlarda yüzde 38, erkeklerde de yüzde 42 oranında arttığı yine aynı çalışmada belirtilmiş.

Kanser

Obezitenin yol açtığı bir başka önemli sağlık sorunu da, çağımızın korkulu rüyası kanser! Vücut kitle indeksinde her 5 birimlik artış kanser riskini yüzde 10 oranında arttırıyor. Vücut kitle indeksindeki artışa bağlı olarak yemek borusu kanseri, mide kanseri ve kolon kanserinde artış görülüyor. Kadınlarda endometrial kanser, safra kesesi kanseri ve böbrek kanseri ile obezite arasında ciddi ilişki olduğu bildirilmiş. Aynı zamanda vücut kitle indeksi ile malign melanom, rektal kanser, lösemi, non-Hodgkin lenfoma, tiroit kanseri ve meme kanseri arasında sıkı ilişki olduğu aynı raporda belirtilmiş.

İnfertilite

Korunma olmamasına rağmen 12 ay boyunca hamilelik gerçekleşmiyorsa bu sorun “infertilite” habercisi olabiliyor. Dolayısıyla kilo vermeniz gerekiyor. Çünkü vücut kitle indeksi 29 olan kadınlarda, kitle indeksindeki her bir birimlik artış sonrasında hamilelik şansı yaklaşık yüzde 5 oranında azalıyor. Yapılan çalışmalarda, normal kilolu olan kadınlara göre, vücut kitle indeksi ≥35 olan kadınlarda hamilelik ihtimali yüzde 26, vücut kitle indeksi ≥40 olanlarda da yüzde 43 oranında daha düşük bulunmuş.

Safra kesesi taşı

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Keramettin Şar safra kesesi taşı görülme sıklığının, obezite hastalarında genel popülasyona göre anlamlı derecede daha yüksek görüldüğünü belirtiyor. Yapılan çalışmalara göre; obez hastalarda safra kesesi taşı oluşma riski, ideal kiloda olan kişilerle kıyaslandığında 4-6 kat artıyor. Bunun nedeni ise fazla kiloların kolesterol sentezini artırması. Safra kesesi taşına bağlı olarak pankreatit, bir başka deyişle pankreas iltihabı sıklığı da artıyor.

Karaciğerde yağlanma

Yağlı karaciğer hastalığı dünyada kronik karaciğer hastalığının en yaygın formu. Basit yağlanma ile başlıyor, tedavi edilmezse siroz, karaciğer kanseri ve karaciğer yetmezliğine kadar ilerleyebiliyor. Karaciğer yağlanması varsa hemen kilo vermeniz gerekiyor. Yapılan çalışmalarda, obezite sorunu olan kişilerde yağlı karaciğer hastalığı gelişime riskinin 3,5 kat fazla olduğu saptanmış. Obezitede görülen insülin direnci, kan yağlarında bozukluk (dislipidemi) ve iltihabın artması, zaman içinde yağlı karaciğer hastalığının daha ağır seyretmesine neden oluyor.

Reflü

“Yemeklerden sonra acı sular boğazıma kadar geliyor, “Göğsümde yanma ve ağrı var”, “Karnımda sık sık gaz ve şişkinlik oluyor, ara sıra da ağrı gelişiyor” Sizin de bu tür yakınmalarınız varsa, nedeni yaşam kalitesini oldukça etkileyen reflü olabilir! Yapılan çalışmalara göre; obez hastalarında reflü görülme sıklığı yüzde 40-50 gibi oldukça yüksek oranlarda görülüyor. Reflü kilo verdiğinizde azalıyor.

Toplardamarda pıhtı

Obezite, kronik toplardamar (venöz) yetmezliği ve toplardamarlarda pıhtılaşma ile tıkanıklık (venöz trombembolizm) açısından ciddi bir risk. Fazla kilolar toplardamarlardan kanın geri dönüşünü (venöz reflüyü) bozuyor. Kasık bölgesindeki lenf nodlara bası nedeniyle lenf yollarındaki akış bozuluyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Keramettin Şar bu tablonun da bacaklarda lenf birikimi ve iltihaplanmaya sebep olduğuna işaret ederek sözlerine şöyle devam ediyor: “Bacaklarda deride sertlik, kalınlık, kuruluk ve kızarıklık oluşumu fazla kilolara bağlı olarak lenfödem geliştiğine işaret ediyor. Kilo artışı devam ettiği takdirde pıhtılaşma sistemi etkileniyor, bunun sonucunda derin ven trombozu, bir başka deyişle toplardamarda pıhtı oluşması gelişebiliyor”

Cilt hastalıkları

Obezitenin neden olduğu bir başka önemli problem de, cilt hastalıkları. Cilt bariyeri ciltteki nemi korumak ve yabancı maddelerin cilde girmesini engellemek gibi son derece önemli fonksiyonlar üstleniyor. Obezite yağ bezleri ve yağ oluşumunu olumsuz yönde etkileyince, cildin bariyer fonksiyonunu bozuyor. Ayrıca ter bezleri, cildin lenfatik ve kollajen yapısı da bozuluyor. Yapılan çalışmalar vücut kitle indeksi >30 olan hastalarda deride kalınlaşma, kabarma, tüylenme, çatlaklar, lenfödem, selülit, ter bezleri iltihabı ve sedef gibi cilt hastalıklarının daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Bunların yanı sıra mikro ve makro dolaşımın bozulması nedeniyle ciltteki yaralar da geç iyileşiyor.

Depresyon

Obezite sorunu olan kişilerde depresif ruh hali, uyku bozuklukları, yorgunluk, değersizlik hissi, umutsuzluk ve intihar düşüncesi daha yaygın görülüyor. Ulusal Sağlık ve Beslenme Değerlendirme Çalışması verilerine göre; depresif erişkinlerin yüzde 43’ü obezite hastalarından oluşuyor.

Catering Türkiye ve Acıbadem Hastaneleri

COVİD-19 süresince yapılan değişiklik ve yenilikler

  • Yemek firmalarının tarihsel süreci inceleyerek dünya üzerinde geçmişte meydana gelmiş problemlerin tekrar yaşanabileceğine ile alakalı kendilerine kriz senaryoları oluşturmaları ve bunun için bütçe oluşturmaları gerektiği kanaatindeyiz.
  • Yemek firmalarının kapasite kaybı riskini dağıtmak amacıyla çok yüksek sayılı ve çok düşük sayılı müşterileri arasında dengeli bir portföy oluşturmaları gerektiği düşünülmektedir.
  • Kapalı ambalajda yoğurt, ekmek, su, çatal, kaşık gibi gıda ve sarf malzemelerin maliyetlerinin müşteri ile paylaşılması gerektiği düşünülmektedir.
  • Firmalar tarafından personel iş akdi feshedilmesi düşünülmemelidir.
  • Yemeği pişirmekte ve sıcak olarak müşteriye sevk etmektedirler. Bu üretim şeklinde bir depolama söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla yemek üretildikten sonra hemen tüketilmesi gerekmektedir. Endüstriyel yemekte kullanılan bir yemek üretim şekli de cook-chill adı verilen pişir ve soğut sistemidir. Cook – chill yönteminde yemek pişirilmekte, arzu edilen porsiyonlarda ambalajlanmakta ve soğukta (0 - 2°C ) muhafaza edilmektedir. Bu sistemde yemek sıcaklığı 90 dakikalık sürede 3° C’nin altına indirilmektedir. Yemek firmalarının, üretim tesislerinde cook – chill yöntemiyle de yemek üretebilmeleri mümkündür. Bu amaçla tesise ilave soğutma ve depolama alanları yapmak yeterli olabilecektir. Günümüzde yaşanan salgın gibi durumlarda çalışanlar işyerlerine gitmediği için evde zaman geçirmektedirler. Uygun planlanmış bir dağıtım ağıyla yemek firmalarının, cook-chill yöntemiyle pişirecekleri ve depolayacakları yemekleri evlerinde kalan vatandaşlar için satışa sunabilecekleri ve bu krizden kurtulabilecekleri düşünülmektedir.

Toplu Yemek Sektörünün Gelişme Sebepleri

 

 

 

 

 

 

 

 

               

 

 

            Gerek dünya ekonomisinde gerekse ülke ekonomilerinde hizmet endüstrisi en hızlı büyüyen endüstridir. Hizmet endüstrisinin en hızlı büyüyen kesimlerinden biri ise toplu beslenme endüstrisidir. Sektörde görülen gelişmenin çoğu nedenleri endüstrileşmeyi izleyen bazı belirli eğilimlere dayandırılmaktadır. Bu nedenler aşağıda açıklanmaktadır.

1. Demografik Yapı: Genç kuşaklar yaşlılara göre daha çok dışarıda kalmakta ve bu suretle yeme içme harcamalarında bulunmaktadırlar. Ülkelerin çoğunluğu genç kuşaklara sahiptir. Varlıklı kimselerin dışarıda yeme içme eğilimi artmaktadır. Diğer yandan kadın ve erkek arasındaki ayrım ortadan kalkmış ve kadınların çoğu ekonomik bağımsızlığa sahip olmuşlardır. Çalışan kadınların sayısının artması onları ekonomik bağımsızlığa götürmekte ve dışarıda yeme içme eğilimini arttırmaktadır.

2. Toplu Beslenme İşletmelerinin Sayısının Artması: Bir taraftan yiyecek içecek teknolojisindeki gelişmeler, bir taraftan dışarıda yemek yeme isteminin artması toplu beslenme sunan tesislerin çoğalmasına neden olmuştur. Sayıları artan yiyecek içecek tesisleri birbiriyle rekabete girmiş ve bu durum yiyecek-içeceklerin fiyatlarının düşmesine, dolayısıyla insanların dışarıda daha sıklıkla yemek yemelerine yol açmıştır.

3. Zamanın Etkisi: Zaman insanların yeme-içme eğilimini iki yönden etkilemektedir. Bu etkilerden biri insanlar için boş zamanın artması, diğeri ise boş zamanın azalmasıdır. Boş zamana sahip olan insanlar evlerinden uzak olmaya daha çok istek duymakta ve bu insanların böylece dışarıda yeme ve içme eğilimleri artmaktadır. Günümüzde insanların aynı zamanda kendilerini yoğun çalışma içinde bulmaları onların boş zamanını kısıtlamaktadır. Özellikle evli kadınların bir işte çalışmaları, evlerine zaman ayırmalarını kısıtlamaktadır. Bu durum da ailelerin dışarıda yeme-içme eğilimini arttırmaktadır.

4. Gelir Artışı: Günümüzde insanlar ortalama olarak daha fazla harcanabilir gelire sahip olmuştur. Böylece, insanlar dışarıda daha sıklıkla yeme-içme imkanına kavuşmuştur. Ailelerde maaş veya ücret alan üyelerin sayısının artması da dışarıda yemek yeme içme eylemlerinin artmasına neden olmaktadır.

5. Menülerdeki Gelişme: Zamanla menülerdeki gelişmeler dışarıda yemek yeme isteğini pozitif yönde etkilemiştir. Menülerde yemeiçme isteğini etkileyen önemli noktaları şu şekilde özetlemek mümkündür; uygun fiyatlar, ilginç ve macera dolu menüler, menü kompozisyonundaki uyum ve kolay ulaşılabilirlik, çocuklar için özel menüler, sunulan yiyecek çeşitleri, işletmenin ünlü bir zincir işletme olması, temizlik/hijyen, iyi pişmiş yiyecekler, ambians, menülerde farklılıklar, diet menü.

6. Ev Dışı Yeme-İçmenin Yaygınlaşması: Eskiden dışarıda yemek-içmek para harcamak pek onaylanmazdı. Ama artık dışarıda yeme-içme genç kesim tarafından bir prestij olarak görülmektedir.

7. Turizm Endüstrisinin Gelişmesi: İnsanların, gezme bilinci son yıllara oldukça yaygınlaşmıştır. Bu geziler esnasında gördükleriyle yemeiçme kültürünü arttırmaktadır. Bu da bu hizmeti veren tesislerin, özelliklerinin artmasına sebep olmaktadır (Tayar ve Hecer, 2016: 4-5) Sektörün Ekonomideki Önemi Türkiye gelişen sanayii ve ekonomisi ile toplu yemek pazarında hızla büyümekte ve gelişmekte olan bir ülke konumundadır. Ülkemizde Tarım Bakanlığı’na bağlı 4 bin 800 firma hizmet vermektedir.

Global Grup Catering Manisa 2020 © Tüm Hakları Saklıdır.